3561- ŞİRK-İ HAFÎ شركِ خفي : Gizli şirk. İhlassızlık, riyakârlık. İbadet ve dine hizmet etmek gibi amellerinde Allah rızasından başka bir niyet ve maksat taşımak.
Evet «hubb-u cahtan gelen şöhretperestlik saikasıyla ve şan ü şeref perdesi altında teveccüh-ü ammeyi kazanmak, nazar-ı dikkati kendine celbetmekle enaniyeti okşamak ve nefs-i emmareye bir makam vermektir ki, en mühim bir maraz-ı ruhî olduğu gibi “şirk-i hafî” tabir edilen riyakârlığa, hodfüruşluğa kapı açar, ihlası zedeler.» (L.165)
«İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki: Büyük bir cemaatin mesaisine terettüb eden hasenatı intac eden semeratı, bir şahsa isnad ve ona malederler. Bu zulümde bir şirk-i hafî vardır. Çünki bir cemaatin cüz-i ihtiyarisiyle kesbettikleri mahsulatı bir şahsa atfetmek, o şahsın icad derecesinde hârikulâde bir kudrete malik olduğuna delalet eder. Hatta eski Yunanîlerin ve Vesenîlerin ilaheleri, böyle zalimane tasavvurat-ı şeytaniyenin mahsulüdür.» (M.N. 87)
3562- «Enaniyetten neş’et eden şirk-i hafi katılaştığı zaman, esbab şirkine inkılab eder. Bu da devam ederse, küfre tahavvül eder. Bu dahi devam ederse, ta’tile yani Hâliksızlığa incirar eder. El-iyazü billah!..» (M.N.185)
«Kelime-i Tevhid’in tekrar ile zikrine devam etmek, kalbi pek çok şeylere bağlayan bağları, ipleri kırmak içindir. Ve nefsin tapacak derecede sanem ittihaz ettiği mahbublardan yüzünü çevirtmektir. Maahaza, zâkir olan zatta bulunan hasse ve latifelerin ayrı ayrı tevhidlerin olduğuna işaret olduğu gibi; onların da onlara münasib şerikleriyle olan alâkalarını kesmek içindir.» (M.N.88)
Kur’anda celî şirkin dışındaki şirklerden de gafilleri ikaz eden bir âyetin tefsirinde şöyle deniliyor:
«Tevhide öyle sarılın ki hepiniz tevbe ve ihlas ile Allah’a rücu’ ve dehalet ederek (30:31)وَاتَّقُوهُ ondan korkun وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ namazı güzel kılın.. وَلاَ تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ ve müşriklerden olmayın. Amellerinizi yalnız Allah için yapın, açık veya gizli bir şirk karıştırmayın. Burada hanifliğin tam zıddı olan müşriklik yalnız meşhur manasıyla şirk-i celîden ibaret zannedilmeyip celî, hafî şirkin her türlüsünden ihtiraz edilmek için bedel tarikiyle izah olunarak şöyle buyuruluyor:
مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًاۜ Onlardan ki dinlerini ayırdılar da şia şia, öbek öbek oldular. Yani umumi fıtratı kavrayacak açık bir ruh ve geniş bir hak vicdanı ile hareket etmeyip herbiri kendi hususiyetine, kendi çıkarına, dar kafasıyla kendi kuruntusuna göre bir heva ile dinini ayırıp ayrı bir başbuğ arkasına düşerek şia şia, fırka fırka olmuşlar.
كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ Her bölük kendilerindekine güvenmektedirler. Fıtrattan ayrılıp taassub ile hakkı gözetmemektedirler. Halbuki (16:96) مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ dır. Bu noktada insanların üzerine yaratılmış olduğu fıtratın başka değil yalnız Allah’a yalvarmak olduğunu göstermek için buyuruluyor ki: (30:33) وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ Bununla beraber insanlara bir sıkıntı dokunduğu vakit دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ … bütün o güvendiklerinden ve herşeydan geçip yalnız yaradan Rablarına gönül vererek hep ona yalvarırlar...ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً Böyle iken sonra o onlara, tarafından bir rahmet tattırıverince, o sıkıntıyı açıp bir nimet ihsan ediverince اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ ne bakarsın, içlerinden bir kısmı o Rablarına şirk koşuyorlardır. Şükredecek yerde tutarlar da bu şundan oldu, bundan oldu, benden oldu, senden oldu diyerek Allah’ın lütfunu başkalarına isnad etmeye kalkarlar.» (E.T.3825)
Atıf notları:
-Âhirzaman fitnesinde şirk-i hafîye düşmek, bak: 3884/1.p.
-Muharref Hristiyanlıkta Papaları rab ittihaz etmek şirki, bak: 776.p.
-Asrımızda yaygın olmakla beraber ekseriyetin farkedemediği şirk şekli, bak: 3760/8, 3760/10.p.lar.
3563- Şirki red ve takbih eden âyetlerden birkaç not:
-Şirk afvolunmaz: (4:48, 116)
-Hristiyanların teslis şirki: (5:72,73) (Bak: Teslis)
-Müşriklerin hayrı kabul olmaz: (9:17) (39:65)
-Müşriklerle evlenilmez: (2:221) (24:3)
-Müşriklerden akraba da olsa alâkayı kesmek onlara istiğfar etmemek: (9:113, 114)
-Ebeveynin şirk teklifine adem-i itaat: (29:8) (31:15)
-İbadette şirki terk: (18:110)
-Şirk-i mutlak: (22:17)
-Şirkin butlanına misal (temanü’ kanunu): (39:29)
-Şirke taraftarlık mantıksızlığı: (40:12, 42)
-Yehud ve Nasara müşrik anlayışlarına rağmen müslümanları kendi dinlerine davetlerine karşı, asla müşrik olmayan İbrahim (A.S.)’ın hanif dinine uyarız diye cevab vermeleri: (2:135) (Bak: 784.p.)
-Allah’a, yarattığı şeyleri ortak koşanlar: (7:191)
-Cinleri Allah’a ortak koşanlar: (6:100)
-Kur’anı dinleyen cinlerin Allah’a şirk koşmamaları: (72:2)
-Allah’tan başka şeyleri Allah’a şerik yapanlar, yalnız kuru bir zanna bağlıdırlar: (10:66)
-Allah ile şerikleri arasında ehl-i şirkin yaptığı mal taksimi ile, hiçbir hayır kazanamayıp hüsrana düşmüşlerdir. (Şirk ile tevhid cem’olmaz, te’lif olunmaz ve şirk cereyanına yardım edenin ibadeti makbul olmaz): (6:136)
-Müşrikler bir necistir: (9:28) (Bu âyette maddi pislikten daha çok, manevî ve ahlâki pislik kastedilir.)
-Yahudiler hahamlarını, İseviler rahiblerini ve İsa (A.S.)’ı erbab edinmeleri şirki: (9:31)