3943- وهابىلك VEHHABÎLİK : 18. yy.da Arabistan’ın Necid bölgesinde ortaya çıkmış bir mezhebdir. Teyim kabilesinden Necid’li Muhammed bin Abdülvehhab tarafından kurulmuştur. Mi. 1703’de tevellüd eden Muhammed, Hanbeli Mezhebi âlimlerinden olan babası Abdülvehhab’dan ilk dersini aldı. Sonra tahsil için Mekke ve Medine’ye gitti. Medine’de yayılmasına çalışan İbn-i Teymiye’nin dinî anlayışlarını öğrendi. Sonra Basra’ya geçip dinî anlayışlarını yaymada sert tutumuyla tenkidler sahasına girdi. Kurduğu mezhebe, babasının adına nisbetle Vehhabîlik denilmiştir. Bu mezheb Arabistan’da Suudi Hanedanınca korunmuştur. Bugün Arabistan’ın resmi mezhebidir.
Fıkıh meselelerinin ekserisinde Hanbeli Mezhebine, itikadda ise İbn-i Teymiye’ye bağlıdır. (Bak. İbn-i Teymiye) Bazı meselelerde cumhura muhalefetlerinden dolayı Ehl-i Sünnet ülemasının ekseriyeti bu mezhebin, Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat dairesinde olmadığı hükmünü vermişlerdir.
3944- Mazisi asr-ı sahabeye varan Vehhabîliğin çıkışının bazı tarihî âmilleri vardır. Ezcümle: Vehhabîlerin ecdadından eski Necid kabilesinden olan Haricîlere Hz. Ali’nin (R.A.) darbesi sebebiyle Vehhabîlerde Âl-i Beyt’e ve ekseriyetle Âl-i Beyt’ten çıkan din büyüklerine karşı bir küsmek ve muhalefet meyli doğmuştur. Hem Müseylime-i Kezzab’ın fitnesiyle irtidada yüz tutan Necid havalisi, Ebubekir-i Sıddık’ın hilafetinde Halid Bin Velid’in kuvvetiyle darbelendiklerinden Hz.Ebu Bekir’e (R.A.), Hulefa-i Raşidîne ve dolayısıyla Ehl-i Sünnet Ve-l Cemaata karşı bir iğbirar, seciyelerine girdi.
Hem Vehhabîlerin büyük imamlarından İbn-i Teymiye ve İbn-i Kayyım-ı Cevzi’nin Muhyiddin-i Arabî gibi büyük velilere şiddetli hücumları ve Şiilere karşı Ehl-i Sünnet’i muhafaza ve Hz. Ebubekir’in (R.A.) Hz. Ali’den efdaliyetini müdafaa etmekte ifrat edip, Hz. Ali’yi (R.A.) tenkîs ederek müvazene-i şer’iyeyi aşıp büyük velilerin ve mürşidlerin türbelerinin tahribine gidiyorlar.
3945- Asrımızda yayılan sosyalizm, avamın havassa nefret ve igbirarını aşıladığından bu cihetiyle dinî sahada da bazı dinî şahsiyetlere karşı hürmetsizlik temayülünü doğurdu ve büyüklerin şerafetini idame eden alâmetleri imha etmeye kadar gitti. Hem muhaliflerini bahanelerle ezmek isteyen ve dine hürmetkâr olmayan menfi milliyet hissi de bu asırda çokça telkin edildi.
İşte bu gibi sebeblerle bazı kişiler veya kavimler için menfi istikamete doğru tahrik unsuru oldu. Beşer hatadan halî olmaz. Ancak bir fert veya cemaatin istikamet ve makbuliyeti için; şeriatın mesail-i fer’iye kısmındaki hataları, hasenatından az olması ve esasat-ı diniyede müvazene-i şer’iyeyi muhafaza ile ifrat ve tefrite gitmemesi gereklidir. (Bak: 447-450, 2364, 3673.p.lar)