DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

KOMÜNİZM

Cemiyet içinde fertlerin her türlü mülkiyet haklarını ve aile hayatını ve dini kaldırıp materyalizmi esas alan ve bütün mülkiyeti devlete mal eden batıl bir nazariye ve devlet sistemi. Ahlâkî ve mânevî değerleri, inkâr eden küfr-ü mutlak cereyanıdır. Ancak şu son zamanda aşırı devletciliğini hafifleştirmiştir.

Rusya’da siyasi iktidarı ele geçiren bu zihniyet, tatbikatta zümre diktatörlüğü olarak ortaya çıktı.

Rusya’da 1898’de kurulan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi 1903’de çoğunluk manasına gelen (Bolşevik) ve azınlık manasına gelen (Menşevik) olarak ikiye ayrıldı. Çarlık idaresine karşı patlak veren 1917 Şubat ihtilalini Sosyalist Liberal ve Halkçı Partiler müştereken yapmışlardı. Fakat sonradan aynı senenin Ekim ayında Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler, silahlı bir ayaklanma yaparak iktidarı tek başlarına elegeçirdiler.

Komünizmin en dehşetli iki hususiyeti vardır.:

Biri: Allah’ı, maneviyatı, manevi değerleri ve ahlâkî esasları inkâr eden ateistliği ve materyalistliğidir.

İkinci hususiyeti de: Ferd mülkiyetini ve hiçbir hürriyet hakkını tanımayan ve idareciler zümresi diktatörlüğü olan aşırı devletçiliği vardı.

Hz. Üstad diyor ki: “Şimalde koca bir devlet, gençlik hevasatını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünki akıbeti görmiyen kör hissiyatla hareket eden gençlere ehl-i namusun güzel kızlarını ve karılarını ibahe eder. Belki hamamlarında erkek kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder. Hem serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helal eder ki; bütün beşer, bu müsibete karşı titriyor.” Ş:479

Peygamberimiz (A.S.M.), âhirzamanda çıkacak olan Büyük Deccal’ın şimalden çıkıp İslâm dünyasına tecavüz edeceğini 1400 sene evvel şöyle bildirmiştir:

“Rivayetlerde var ki: “Deccal’ın birinci günü bir senedir, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür.” 1

Bunun iki te’vili vardır. Birisi: Büyük Deccal’ın kutb-u şimalî dairesinde ve şimal tarafından zuhur edeceğine kinaye ve işarettir. Çünkü kutb-u şimalînin mevkiinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Bir gün şimendifer ile bu tarafa gelse, yaz mevsiminde bir ay mütemadiyen güneş gurub etmez. Daha bir gün otomobil ile gelse, bir hafta daima güneş görünür. Ben Rusya’daki esaretimde bu mevkiye yakın bulunuyordum. Demek Büyük Deccal şimalden bu tarafa tecavüz edeceğini mu’cizane bir ihbardır.” Ş:586

Yine “Rivayette var ki: “Deccal’ın mühim kuvveti Yahudidir. Yahudiler severek tabi olurlar.” 2

“Allah’u a’lem.. diyebiliriz ki, bu rivayetin bir parça te’vili Rusya’da çıkmış. Çünki her hükümetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, Komünist komitesi’nin te’sisinde mühim bir rol ile, Yahudi milletinden olan “Troçki” namında dehşetli bir adamı, Rusya’nın başkumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin’den sonra, Rus hükümetinin başına geçirerek Ruya’nın başını patlatıp bin senelik mahsulatını yaktırdılar. Büyük Deccal’ın komitesini ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükümetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.” Ş:587

“Komünistin manevi tahribatına karşı şimdiye kadar Rus’un Amerika ve İngiliz’e karşı tecavüzünden ziyade, bin senelik adavetinden dolayı en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezası iken, o tecavüzü durduran, şüphesiz hakaik-ı Kur’aniye ve imaniyedir. Öyle ise bu vatanda her şeyden evvel o acib kuvvete karşı hakaik-ı Kur’aniye ve imaniyeyi bilfiil elde tutup dinsizliğin önüne kuvvetli bir Sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî yapılması lâzım ve elzemdir. Çünki dinsizlik Rus’u, şimdiye kadar yarı Çin’i ve yarı Avrupa’yı istila ettiği halde bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakaik-i imaniye ve Kur’aniyedir. Yoksa Ruslar’ın tahribat nev’inden manevi kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddi ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençleri ehl-i namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa’nın yarısını elde eden bir kuvvete karşı, ancak ve ancak manevi bombalar lâzım ki, o da hakaik-i Kur’aniye ve imaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. yoksa adliye vasıtasıyla yüzden birine verilen maddi ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.

İki dehşetli harb-i umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavi ve beşerin tam uyanması cihetiyle kat’iyyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’an ile bir musalaha veya tabi olabilir. O vakit dörtyüz milyon ehl-i Kur’ana kılınç çekemez.” Em:71

Efendiler! Reis bey, dikkat ediniz! Risale-i Nur’u ve şakirdlerini mahkûm etmek, doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına, hakikat-ı Kur’aniye ve hakaik-i imaniyeyi mahkûm etmek hükmüne geçmekle binüçyüz seneden beri her senede üçyüz milyon onda yürümüş ve üçyüz milyar müslümanların hakikata ve saadet-i dâreyne giden cadde-i kübralarını kapatmaya çalışmaktır ve onların nefretlerini ve itirazlarınızı kendinize celbetmektir. Çünki o caddede gelip gidenler, gelmiş geçmişlere dualar ve hasenatlarıyla yardım ediyorlar. Hem bu mübarek vatanın başına bir kıyamet kopmaya vesile olmaktır. Acaba mahkeme-i kübrada, bu üçyüz milyar davacıların karşısında sizden sorulsa ki: “Doktor Duzi’nin, baştan nihayete kadar serapa İslâmiyetiniz ve vatanınız ve dininiz aleyhinde ve firenkçe “Tarih-i İslâm” namındaki eseri ki, zındıkların kütübhanelerinizdeki eserlerine, kitablarına ve serbest okumalarına ve o kitabların şakirdleri kanununuzca cem’iyet şeklini almalarıyla beraber, dinsizlik veya komünistlik veya anarşistlik veya pek eski ifsad komitecilik veya menfî Turancılık gibi siyasetinize muhalif cem’iyetlerine ilişmiyordunuz? Neden hiçbir siyasetle alâkaları olmayan ve yalnız iman ve Kur’an cadde-i kübrasında giden ve kendilerini ve vatandaşlarını i’dam-ı ebedîden ve haps-i münferidden kurtarmak için Kur’anın hakikî tefsiri olan Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri okuyanlara ve hiçbir siyasî cem’iyetle münasebeti olmayan o hâlis dindarların birbiriyle uhrevî dostluk ve uhuvvetlerine cem’iyet namı verip ilişmişsiniz. Onları pek acib bir kanunla mahkûm ettiniz ve etmek istediniz.” dedikleri zaman ne cevab vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz.” Ş:286

“Savcı bu mübarek vatanda masonluk, komünistliği fevkalâde faikiyetle önlemek çaresi olan ve önlemekte olan Risale-i Nur’a ve müellifine ve okuyucularına öyle şenî’ ithamlarda bulunmakta devam eder ve o tamamen hatalı ithamlarından vazgeçmezse, hissiyata kapılarak aleyhdarlık ederse; komünistlik ve farmasonluğu desteklemiş olur ve ithamlara hakikî hedef olan muzır dinsizlerin türemesine yardım etmiş olur.” Ş:551

“Gençlik, iman ve İslâmiyet ihtiyacıyla yanan ruhlarını Kur’an tefsiri Risale-i Nur’un füyuzat ve envârıyla doldurmağa başlamıştır. Böylelikle tahkikî bir imana sahib olacak gençliğimiz; dinsizliğe, komünistliğe karşı mücadele edip vatanlarını İslâm düşmanlarına asla sattırmayacaklardır. Bunun için; eğer komünistler mürekkep ve kâğıdı yok etmek imkânını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai olup hakikat hazinesi olan Risale-i Nur’un neşri için, mümkün olsa derimizi kâğıt, kanımızı mürekkep yaptıracağız.

Evet. Evet. Evet. Binler defa evet!..” Ş:552

Sinsi ve müfsid cereyanların gizli üflemeleriyle şimdi bazılarımızın bu tarz şiddetli müdaafaların yapılmasını söyleyenler oluyor. Hz. Üstad ise bu müdafaalara binler defa evet deyip alkışlıyor. Mevcud durum ibretliktir.

“Ye’cüc ve Me’cüc hâdisatının icmali Kur’anda olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilât var. Ve o tafsilât ise, Kur’anın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. Onlar tevil isterler. Belki râvilerin içtihadları karışmasıyla tabir isterler. Evet لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ Bunun bir tevili şudur ki: Kur’anın lisan-ı semavîsinde Ye’cüc ve Me’cüc namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin’den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa’yı herc ü merc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır. Evet, ihtilâl-i Fransavîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden, aşıladığı fikir bilâhere bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünki kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa; akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir, daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise; hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin’de kırk günlük bir mesafede yapılan ve acaib-i seb’a-i âlemden birisi bulunan Sedd-i Çinî’nin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur’an’ın mücmel haberini tefsir eden Zât-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) mu’cizane ve muhakkikane haber vermiş.” Ş:588

Niye haber vermiş? Ümmet durumu anlayıp nefretle ahirzaman fitnesinden uzak dursun ve onlara alet olmasın diye. Peki iyi amma İslâmî cemaatın mevcud durumu bu habere göre müteyakkız mı?

[Ehemmiyetli bir hakikat ve Demokratlarla Üniversite Nurcularının bir hasbihalidir.]

Şimdi milletin arzusuyla şeair-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek çare-i yegânesi; ittihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mani olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil; belki muhtaçtırlar. Çünki komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik; doğrudan doğruya anarşistliği intac ediyor. Ve bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak hakikat-ı Kur’aniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmağa vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakikata binaen Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakikata istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları zarurîdir.” Em:24

Burada selamet-i İslâm için zarurî görülen ittihad-ı İslâm, Nurcular cemaatında meydana geleceğine göre, önce Nur cemaatının ittifakı gerekmez mi?... Gerekir. Cemaatın mevcud durumu, bu emre uygun mu?...

“Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var: O da Kur’anın hakikatlarına sarılmaktır. Yoksa koca Çin’i, az bir zamanda komünistliğe çeviren musibet-i beşeriye; siyasî, maddî kuvvetler ile susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-ı Kur’aniyedir.

Rehber Risalesindeki Leyle-i Kadir mes’elesi; şimdi hem Amerika, hem Avrupa’da eseri görülüyor. Onun için şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-i Kur’aniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla ihtiyat kuvveti olan üçyüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma tarafdar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için; hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur’ana ve ittihad-ı İslâma tarafdar olmağa mecburdurlar.” Em:54

“Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çoktandır anladılar ki, Nur Talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları, Risale-i Nur'dan ve üstadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya sâfiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: "Bu da İslâmiyete hizmettir; bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur'a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir." gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur Talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur'a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. Veyahut da maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar. Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanıklık veriyor ki, bütün böyle aldatmalar, bizi Risale-i Nur'a şiddetle sevk ve teşvik ve o dessas münafıkların maksatlarının tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hâsıl ediyor. Fesübhanallah... Hattâ öyle Nur Talebeleri meydana gelmektedir ki, asıl halis niyet ve kudsî gayeden sonra -bir sebep olarak da- münafıkların mezkûr plânlarının inadına, rağmına Dünyayı terk edip kendini Risale-i Nur'a vakfediyor.. ve üstadımızın dediği gibi diyorlar: "Zaman, İslâmiyet fedaisi olmak zamanıdır." اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى T:690

Bu kısımda dahi münafıkların Nurcuların nazarlarını dağıtıp Risale-i Nur mesleğinden uzaklaştırmak istedikleri; münafıklar ve onların adamları ve adamlarına aldananlar olarak 3 kısım ifsad sınıfına dikkat çekiliyor. Hem bu zamanda hizmet fedaisi olmanın ehemmiyeti nazara veriliyor.

(Bakınız: İslam Prensipleri Ansiklopedisi Komünizm, Bolşeviklik, Sosyalizm ve Maddiyyun maddeleri)

 

1   Keşf-ül Ummal. ci: l4 hadis: 38394 ve Müslim 52. kitab-ı fiten: 110 ve Ebu Davud melahim: 14 ve Tirmizî fiten 59 ve İ.M. fiten 33 ve Ahmed bin Hanbel 4/181

2   S.M.ci:8 hadis: 124 ve Keşf-ül Ummal. ci: 14 hadis: 39079, 39867

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık