1462- İBN-İ SİNA ابنِ سينا : (Mi. 980-1037) Ebu Ali El-Hüseyin bin Abdullah İbn-i Sina, Buhara yakınında Afşene’de doğdu. Batı dünyası onu Avicenna (Avisena) olarak tanır. Deha derecesinde bir âlim ve mütefekkirdi. En büyük şöhreti tıb sahasındaki çalışmaları ve eserlerinden ileri gelmiştir. Felsefede Farabi’nin yolunda gitmiş. Aristo’cu ve akılcı bir felsefe çığırı olan Meşşaiye’nin mühim bir temsilcisi olmuştur. Hayatının sonuna doğru işrakî felsefenin doğuşundan önce buna uygun düşünceye temayül göstermiştir. Çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken şöyle demektidir:

“Beş altı yaşında iken babam bizi de Buhara’ya götürdü. İlk tahsilimi Buhara’da yaptım. On yaşında iken Kur’anı ezberlemiş ve bir çok bilgi edinmiştim. Birkaç yıl içinde de ayrı ayrı hocalardan hesab, fıkıh, kelâm okudum. Bu sırada Buhara’ya Abdullah Natali isminde bir âlim gelmişti. Babam, bu zatı evimize davet etti. Ondan da mantık ve felsefe öğrendim. Ayrıca tıb tahsili de yapmakta idim. Bu sahadaki nazarî bilgimi, hastalar üzerindeki müşahedelerle tamamlıyordum. On sekizine kadar bu şekilde fasılasız çalışmaya devam ettim. Geceleri de okumak ve yazmakla meşgul olurdum Uykuda iken bile zihnim, okuduğum şeylerle meşguldü. Ekseriya uyandığım zaman, evvelce halledemediğim müşkillerin uyku sırasında halledilmiş olduklarını görürdüm Daha sonra Maba’d-üt-Tabia (Metafizik) ile uğraşmaya başladım Aristo’nun bu mevzudaki kitabını belki kırk defa okuduğum halde anlayamamış ve ye’se düşmüştüm. Bir gün mezatta bir kitab satılıyordu. Tellal o kitabı almamı tavsiye etti. Bu, benim bir türlü anlayıp halledemediğim metafizik meseleseni dair Farabi’nin kitabı (Aristo’nun metafiziliğinin şerhi) idi. Evvela işe yaramaz diye almak istemedim. Fakat sahibinin paraya ihtiyacı olduğunu ve ucuza alınabileceğini söyliyerek tellal ısrar etti. Kitabı aldım. Eve dönünce hemen okumaya koyuldum. Okudukça, önceden anlıyamadığım müşkillerin bir bir halloduğunu görüyordum. Nihayet metafiziği tamamen kavradım. Allah’a şükrederek secdeye kapandım. Fakirlere sadaka dağıttım.”

1463- İbn-i Sina genç yaşta Buhara’da tabib olarak şöhrete ulaştı ve devrin hükümdarlarının himaye ve takdirlerini kazandı, onlara tabiblik etti. Buhara’daki hükümdar saray kütüphanesi müdürlüğüne getirildi. Bu vesile ile bilgisini daha da geliştirme imkânını buldu. Hamisi hükümdarın vefatından sonraki siyasî karışıklık zamanında Buhara’yı terketti. Cürcaniye’ye gidip yerleşti. Orada bir mektep açmasına müsaade verildi. Meşhur “Kanun-ut Tıbb”ı yazdı. Daha sonra Rey şehrine giderek emir Şemsüddevle’nin himayesine nail oldu ve ona vezir oldu. Gündüzleri hükümet işleriyle uğraşıp yorulduktan sonra, gecelerini öğrencileriyle toplanarak, ilmî ve felsefî eserlerini hazırlamaya hasrediyordu. Şifa adlı eserini bu sırada yazdı. Bu eser 18 ciltlik Meşşaî felsefesine ait bir ansiklopedi mahiyetinde idi.

O devirde devam eden siyasî kargaşa yüzünden hayatının son yıllarını şehirden şehire gezerek geçirmiştir. Bu arada da siyasete dair eser yazmıştır. Bir ara sürgün ve hapis cezalarına çarptırılmıştır. En son gittiği Hamedan şehrinde hastalanarak 57 yaşlarında iken vefat etmiştir.

1464- Büyük hekim olarak tanınmasına sebeb olan kitabı, “Kitab-ül Kanun Fi-t Tıb”dır ve kısaca “Kanun” olarak anılır. Bu eser takriben bir milyon kelimelik ve sistematik bir tıb ansiklopedisidir. Belli başlı bütün hastalıkların çeşitlerini, arazlarını, teşhis ve tedavi usullerini ihtiva eden bu eser, altı asır boyunca bütün dünya tıp fakültelerinde baş kaynak ve ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu kitab ayrıca 760 çare ilaç ve formüllerini ve eczacılık metodlarını da ihtiva etmektedir.

Felsefî eserleri, Farabi’nin Aristo’cu ve Eflatun’cu felsefesinin tesiri altında yazılmıştır. Bu çeşit eserlerinde, diğer filozoflar gibi, İslâm ve Kur’an hakikatlarını felsefe ile telifetmeye ve iman hakikatlarını felsefeye göre tevil etmeye çalıştığı için görüşlerinde az çok İslâm’dan inhiraf olmuştur. Bu sebeble Kelâm ülemasının şiddetli tenkidlerine uğramış ve felsefi fikirleri makbul sayılmamıştır. Nitekim Gazalî, “Tehafüt-ül Felasife” adlı eserini yazarak Farabi, İbn-i Sina gibi filozofların hatalı ve tehlikeli fikirlerini esaslı bir tenkide tabi tutarak çürütmüştür. (Bekir Sami Sağbaş, Felsefe Öğretmeni)

Atıf notları:

-İbn-i Sina ve Farabi gibi kimselerin, teşebbüh-ü bil Vacib diye olan hatalı hükümleri, bak: 936.p.

-Bunların ancak adi bir mü’min derecesini kazanmaları, bak: 942.p.

-İbn-i Sina’nın tıb hakkındaki veciz sözü, bak: 1546.p.

-İbn-i Sina ve sairenin “Akl-ı Evvel” nazariyeleri, bak: 1819.p.

-İbn-i Sina ve emsallerinin nübüvveti isbatları, bak: 2585.p.

Yukarı Çık