319- A’YAN-I SABİTE اعيانِ ثابته : İlmi-i İlahîde eşyanın ezelden beri sabit olan suret ve hakikatları. “Mevcudat-ı ilmiye” ve “vücud-u ilmî” tabirleri ile de ifade edilir. Yaratılan ve yaratılacak olan her şeyin ezelî ve ebedî olarak, ilmi-i İlahîde manidar ve hayatdar vücud-u ilmîleri vardır. A’yan-ı sabite tabir edilen bu ilmî mevcudat, tecelliyat-ı esma-i İlahiyenin daimî mazhar ve ayineleridir. (Bak: 100.p.)
Evet «ilm-i muhit-i ezelîde temessül eden imkânî vücudlar, vücud-u vücubînin tecelliyat-ı nuriyelerine ayine ve ma’kestirler. Öyle ise ilm-i ezelî, imkânî vücudlara ayine olduğu gibi, imkânî vücudlar da vücud-u vücubîye ayinedir. Sonra o imkanî vücudlar, ilm-i ezeliden vücud-u haricîye intikal etmişlerse de, vücud-u hakiki mertebesine vâsıl olmamışlardır.» (M.N.146)
İki atıf notu:
-Sıfat-ı ezeliye âlemi, bak: 514.p.
-Mevcudat-ı ilmiyeye vücud-u haricî vermek, bak: 1475.p.
Sahih-i Buhari 67. kitab 96. bab ve İbn-i Mace 9. kitab-ün nikah 30. babda 1926. hadiste: Kıyamet gününe kadar ilm-i İlahîde vücudu mukadder olan her zihayat illâ vücuda getirilir, buyuruluyor. Yani ilm-i İlahîde halkedilmesi mukadder olmıyan, vücuda gelmez. Sahih-i Buhari 82. kitab-ül kader 4. bab da aynı mes’eleyi teyid eder. (Bak: Ezeliyet, Mukadderat)