907- FASIK-I MÜTECAHİR فاسقِ متجاهر : Günahları açıkça ve hayasızca işleyen adama fasık-ı mütecahir denir. Fasık-ı mütecahirin vahameti hakkında birkaç nokta tesbit edeceğiz. Şöyle ki:
Fasık-ı mütecahir, günahı pişmanlık duymadan ve açıkça işlemekle Allah’a karşı manevi mes’uliyet duygusunu kaybetmiş ve nefsanî arzularıyla başbaşa kalmış, başıboş bir insandır. Kendi arzu ve isteklerinden başka bir değer ölçüsüne sahip değildir. Hem fasık-ı mütecahir bu fiiliyatıyla başkalarının da nefsini günahlara tahrik ettiğinden günahların teşvikçisi ve dolayısıyla cemiyetin bozulmasına çalışan bir unsur ve gayrın hukukuna manen mütecaviz durumundadır. Nitekim bir Hadis-i Şerifte:
«كُلُّ اُمَّتِى مُعَافَةٌ اِلَّا الْمُجَاهِرِينَ Yani: Ümmetimin hepsi (Allah tarafından) afvolunmuştur. Yalnız aşikâre günah işleyenler müstesnadır; onlar afvedilmemişlerdir.»1
908- Şüphe yok günahın gizlisi de, açığı da fenadır; cezası vardır. Fakat günah aşikare işlense veya gizli yapılmış olan günahları ötekine berikine ve bilhassa gençlere söylense; bu günahları yayma, öğretme ve teşvik etme manasında bir hareket sayılır. İşte bu ikinci günah, ağır bir fesad ve cürüm olmaktadır. Gayr-ı ahlâkî filmleri, cinayet, hırsızlık, soygun ve cürüm sahnelerini genç nesillere gösterip yaymak dahi aynı ifsad ve günahları tekrar tekrar neşir ve teşvik olduğu da muhakkaktır ve milli ahlâka büyük bir darbedir. Bu yolda yürüyen neşriyatı almak dahi, o günahlara yardım ve iştirak sayılır. (Bak: 704. ilâ 707.p.)
909- Hem fasık-ı mütecahir, pek çok iyi hasletlerin vesilesi ve günahlara ani olan haya hissinin cemiyette yok edilmesine çalışan bir unsur olup insaniyetin yüksek şahsiyetini ve faziletini kaybettirir. Bunların şerlerinden insanları ikaz etmek gayesiyle fasık-ı mütecahir hakkında yapılan gıybet dahi gıybet sayılmaz. (Bak: 1057.p.sonu ve K.H. 3081. hadis) Çünki bir kimsenin kötü sıfat ve fiillerini ifşa etmek manasında olan gıybeti, fasık-ı mütecahir olan kişi açık fıskıyla damlı olarak kendi hakkında bu gıybeti yapmakta ve üzülmemekte hatta günahıyla övünmektedir. Bunlara hürmet de edilmez. (Bak: 1402.p.)
Bir hadis-i şerifte de mealen şöyle buyruluyor: «Bir hata, bir kabahat gizlice yapılmış olunca zararı yalnız onu yapana ait olur. Fakat aleni yapılır da menedilmez ise zararı ammeye dokunur.»2
910- Kur’an (4:148) âyetinde:لاَيُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ “Allah kötü sözün ilan edilmesini sevmez. Kötü fiil şöyle dursun, kötülüğün söz kabilinden olarak bile meydana konulmasını istemez, buğzeder.” Gerçi Allah ne fi’len, ne kavlen, ne gizli, ne aşikar kötülüğün hiçbirini sevmez. Fakat velev sözle olsun, ilan ü izhar edildiği zamandır ki, bilhassa gazab ve tazib eder.» (E.T.1505)
Bir atıf notu:
-İslâm hukukunda fasıkın şahidliği kabul edilmez, bak: 906.p.