2470- MİSAK-I EZELÎ ميثاق أزلي : Ezelî misak ve sözleşme manasında olan bu tabir, derin bir hakikatı ifade eder. Cenab-ı Hak bütün ruhları halkedip onlara: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” sualine, ruhlar: “Evet Rabbimizsin” diye tevhid-i rububiyeti tasdik edip ubudiyet vazifesini kabul ettiklerine söz vermişlerdir. Çok derin ve ince olan bu hakikatı ifade eden bir âyet şöyle tefsir ediliyor:
“...Bu misakın sırf tekvinî bir mahiyette olmayıp onunla beraber emrî ve kelâmî bir hasiyeti de haiz olduğundan şüphe edilmemek lâzım gelir. Bu misak tekvinî olmakla beraber, ruhî ve kelâmî hasiyeti de haiz olduğundan buna mukavele demek de bir hakikat olur. Ancak bu hitab, kelâm-ı lafzî ile değil, melaikeye olan tebliğ gibi kelâm-ı nefsî ile bir tebliğ telakki edilmelidir. Ahiz bir tekvin, işhad nefh-i ruh ile bir tekvin ve tebliği (7:172) اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ hitabı وَرَاءَاَنَا den bir takrir, buna karşı بَلَى da bu tekvin ü işhad ve takrire mutlak bir inkıyad-ı nefsî ile mutavaat ve mucebini teahhüddür.” (E.T. 2326)
2471- “Nitekim (41:11)فَقَالَ لَهَا وَلِـْلاَرْضِ اءْتِيَا طَوْعًا اَوْكَرْهًۜا قَالَتَٓا اَتَيْنَا طَٓائِع۪ينَ de emr ü icabet böyle temsilî olduğu gibi bunda da mana-yı marufiyle bir işhad ve sual ü cevab, hakiki manasıyla bir mukavele düşünmek lâzım değildir.” (E.T. 2325)
Kur’an (2:21) âyetinde geçen “ناس aslında nisyandan alınmış bir ism-i faildir, vasfiyet-i asliyesi mülahazasıyla insanlara bir itaba işarettir. Yani: ey insanlar! Ne için misak-ı ezelîyi unuttunuz. Fakat bir cihetten de insanlara bir mazeret yolunu gösteriyor. Yani: Sizin o misakı terketmeniz, amden değil; belki sehiv ve nisyandan ileri gelmiştir.” (İ.İ.97) (Bak: 966.p.) “Elestü” hitabına muhatab olanların mahiyeti, 1244.p.daki hakikatla alâkalı olsa gerektir. (Bak İstidad)