بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِنَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
KASTAMONU LAHİKASI 25. SAYFANIN TAHŞİYESİ- Gizli Azgın Cereyanın Taraftarlığı Musibete Sebeb Olur 1
Geçen Ramazan-ı Şerif'te, Ehl-i Sünnet'in selâmet ve necatı için edilen pek çok duaların şimdilik aşikâre kabulleri görünmemesine2 hususî iki sebeb ihtar edildi:
Birincisi: Bu asrın3 acib bir hâssasıdır. {(Haşiye): Yani elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder.4 } Bu asırdaki ehl-i İslâm'ın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlîcenabane afvetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır.5 Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalalet ve tuğyan; safdil tarafdar ile ekseriyet teşkil ederek6 , ekseriyetin hatasına terettüb eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşdidine kader-i İlahiyeye fetva verirler7 ; biz buna müstehakız derler.8 Evet elması bildiği (âhiret ve iman gibi) halde, yalnız zaruret-i kat'iyye suretinde şişeyi (dünya ve mal gibi) ona tercih etmek ruhsat-ı şer'iye var.9 Yoksa küçük bir ihtiyaçla veya heves ile veya tama' ve hafif bir korku ile tercih edilse; eblehane bir cehalet ve hasarettir, tokada müstehak eder. Hem âlîcenabane afvetmek ise, yalnız kendine karşı cinayetini afvedebilir. Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkalarının hukukunu çiğneyen cânilere afuvkârane bakmağa hakkı yoktur, zulme şerik olur.10
İkinci Sebeb: Yazmağa izin olmadığından yazılmadı.
1 (Farklı derslerde okunmuş farklı derlemelerin birleştirilmesiyle hazırlanmıştır.)
2 “Bir hadiste şöyle buyuruluyor:
وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَتَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِاَوْ لَيُوشِكَنَّاللَّهَ اَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَابًا مِنْ عِنْدِهِ ثُمَّ لَتِدْعُواعَنْهُ فَلَا يَستَجِيبُ لَكُمْ
Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, emr-i bilma’ruf ve nehy-i anilmünkeri yaparsınız veya Allah size azabını gönderecektir. Sonra O’na dua etseniz de duanız kabul olmayacaktır.”
(Bakınız: İslam Prensipleri Ansiklopedisi Dua Maddesi 704,705 ve 706. Paragraflar)
4 (Bakınız: Kör Hissiyat Derlemesi)
5 Bu acib hal müslümanların dini hükümlere teslimiyetsiz olması, manevi mes’uliyet duygusunu kaybederek dünyevi menfaatlere aşırı bağlılık göstermesi, dini hükümlere bağlılık göstermediğinden çabuk aldanması ve umumi hukuka ve dine darbe vuranları affetmesinin dehşetli mes’uliyetinden korkarak endişe etmemesidir.
6 “وَلاَ تَرْكَنُوا اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ âyet-i kerimesi fermanıyla: Zulme değil yalnız âlet olanı ve tarafdar olanı, belki edna bir meyledenleri dahi, dehşetle ve şiddetle tehdid ediyor.
Çünki rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür.
İşte bir ehl-i kemal, kâmilane, şu âyetin çok cevahirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir:
Muin-i zalimîn dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyad-ı bîinsafa hizmetten.” Mektubat (361)
Ayrıca (Bakınız: Tarafgirlik Derlemesi)
7 “Kardeşlerimizden Çaprazzade Abdullah Efendi gibi bazı adamlar, ehl-i keşiften rivayeten bu geçen Ramazanda Ehl-i Sünnet ve Cemaat için bir ferec, bir fütuhat olacağını haber verdikleri halde zuhur etmedi. Böyle ehl-i velayet ve keşif, neden hilaf-ı vaki' haber veriyorlar? Benden sordular. Ben de birden sünuhat kabîlinden olarak verdiğim cevabın muhtasarı şudur:
Hadîs-i şerifte vârid olmuştur ki: "Bazan bela nâzil oluyor; gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir." Şu hadîsin sırrı gösteriyor ki: Mukadderat, bazı şeraitle vukua gelirken geri kalır. Demek ehl-i keşfin muttali olduğu mukadderat mutlak olmadığını, belki bazı şeraitle mukayyed bulunduğunu ve o şeraitin vuku bulmamasıyla o hâdise de vukua gelmiyor. Fakat o hâdise, ecel-i muallak gibi Levh-i Ezelî'nin bir nevi defteri hükmünde olan Levh-i Mahv-İsbat'ta mukadder olarak yazılmıştır. Gayet nadir olarak Levh-i Ezelî'ye kadar keşif çıkar. Ekseri oraya çıkamıyor. İşte bu sırra binaen, geçen Ramazan-ı Şerifte ve Kurban Bayramında ve daha başka vakitlerde istihraca binaen veya keşfiyat nev'inden verilen haberler, muallak oldukları şeraiti bulamadıkları için vukua gelmemişler ve haber verenleri tekzib etmiyorlar. Çünki mukadder imiş, fakat şartı gelmeden o da vukua gelmemiş. Evet Ramazan-ı Şerifte bid'aların ref'ine Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ekseriyetle hâlis duası bir şart ve bir sebeb-i mühim idi. Maalesef câmilere Ramazan-ı Şerifte bid'alar girdiğinden, duaların kabulüne sed çekip ferec gelmedi. Nasılki sâbık hadîsin sırrıyla: Sadaka, belayı ref' eder. Ekseriyetin hâlis duası dahi, ferec-i umumîyi cezbeder. Kuvve-i cazibe vücuda gelmediğinden, fütuhat da verilmedi.” Lem'alar (103 - 104)
8 “Üçüncü Sual: Bazı eşhasın hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?
Elcevab: Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle; ekser nâsın o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.” Sözler (172)
9 “Evet hayat-ı dünyeviyenin muhafazası için zaruret derecesinde olmak şartıyla, bazı umûr-u uhreviyeye muvakkaten tercih edilmesine ruhsat-ı şer'iye var. Fakat yalnız bir ihtiyaca binaen, helâkete sebebiyet vermeyen bir zarara göre tercih edilmez, ruhsat yoktur. Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki; küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umûr-u diniyeyi terkeder.
Evet insaniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı, bu asırda israfat ile ve iktisadsızlık ve kanaatsızlık ve hırs yüzünden berekâtın kalkmasıyla ve fakr u zaruret-i maişet ziyadeleşmesiyle o derece o damar yaralanmış ve zedelenmiş ve mütemadiyen ehl-i dalalet nazar-ı dikkati şu fâni hayata celb ede ede o derece nazar-ı dikkati kendine celbetmiş ki; edna bir hacet-i hayatiyeyi, büyük bir mes'ele-i diniyeye tercih ettiriyor.” Kastamonu Lahikası (105)
Ayrıca (Bakınız: İslam Prensipleri Ansiklopedisi İkrah-ı Mülci ve İkrah-ı Gayr-i Mülci Maddeleri, Zaruret-Ruhsat ve Azimet Meselesi, Ruhsat ve Azimet-Takva-Ruhsat Derlemeleri)
10 “Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zâtta: Müsamaha, hamiyet. Fedakârlık; bir haslet, bir amel-i sâlihtir.
Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta: Müsamaha, hıyanet. Fedakârlık; bir sıfat, bir amel-i tâlihtir.” Sözler (725)
Ayrıca (Bakınız: Af ve Müsamahada Ölçü, Şahsi ve Umumi Haklar ve Hukuk-u umumiye ve Şahsiye arasındaki farklar Derlemeleri)
Bu dersi indirmek için tıklayınız.