710- DUHAN-I MÜBİN دخانِ مبين : (Kur’an (44.10) âyetinde geçer) Aşikâre duman. *Mc: Koyu gaflet ve dalâlet ki duman siste olduğu gibi, duhan da hakikatların idrakine perde olur.
«Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mes’ud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünki çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za’fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, sema dumanlı görünür. Bir de Arab, galib olan şerre, duhan tesmiye eder. Nitekim dumanlı hava tabirini biz de kullanırız.» (E.T.4297)
Kıyamet alâmetlerinden olan bu “duhan” hakkında rivayet ediliyor ki. «Bütün arz, içinde ocak yakılmış fakat deliği yok bir eve dönecek... Huzeyfe: Ya Resulallah! O duhan nedir? demiş; Resulullah, Kur’an (44:10) âyetini okuyup buyurmuştur ki, “maşrık ile mağrib arasını dolduracak, kırk gün kırk gece duracak, mü’min zükam gibi olacak, kâfire sarhoş gibi burnundan, kulağından girip aşağısından çıkacaktır.» (E.T.4298) (Kıyamet alâmetlerinden olan duhan rivayeti, bak: 614.p.)
Kur’an kelimelerinin fihristesi olan Mu’cem-ül Müfehres’te şu kayıt vardır: Bu duman, kıyametten biraz önce veya kıyamet anında vukua gelecek. Yahut bu, şerrin galib gelmesinden kinayedir.
710/1- «Haşir ve kıyametin bir alâmeti olan duhan» (Ş.732) hakkında (Büyük İslâm İlmihali sh: 27 p. 60) kıyamet alâmetlerini sayarken: «Bir duhan= dumanın zuhuru ki, mü’minleri nezleye tutulmuş bir hale getirecek, kâfirleri de sarhoş gibi yapacaktır» der.
Demek bir mânada da âhirzaman fitnelerinde dehşetli bid’alar zulümatı ve karanlıklı dalâletlerin istilası ile hakikatleri görmeye mani olan bir gafletin (Bak: Gaflet) ve içtimaî hayatın fertlere menfi tesirinin vaziyet-i müdhişesini, hatta mü’minlerin de o manevi nezle sebebiyle, hakikatın manevi zevkini tam alamıyacağını bir nevi ihbardır.
Evet duhan tabir edilen bu kalın gafletin yani sefahatin hayatperestliğin ve medeniyet namı altında umumîleşen Avrupaî ve asrî hayatın te’siriyle dinî hayatın esası olan hissiyat-ı mütevarise, hissiyat-ı kalbiyye, hissiyat-ı ulviye, hissiyat-ı vicdaniye gibi tabirlerle ifade edilen manevî hisler inkişaf etmez.
Ahsen-i takvim tabiriyle Kur’anda bildirilen fıtrat-ı asliye, fıtrat-ı selime, o cemiyet toprağı altında bir çekirdeğin toprak altında çürümesi gibi bozulur. (Bak: 1968, 1969.p.) Artık o insanın Allah’a karşı mânevî mes’uliyet duygusu ve haya gibi dinî hayatın temeli olan hisleri gelişmez; gelişmiş olanı da bozulur; cemiyette umumileşen apaçık günahları kerih göremez. (Bak: 509/5.p.) İşte âhirzaman fitnesinde olacağı ehadisle ihbar edilen duhan, asrımızda dehşetiyle zuhur ettiysede umumî ve kalın gaflet sebebiyle ekser insanlarca fark edilmemektedir.
Atıf notları:
-Âhirzaman fitnesinde gözlerin kör, kulakların sağır olması, bak: 985,986.p.lar.
-Günahların, zikirden uzaklaştırması, bak: 1074.p.başı
-Günah-ı kebire içinde amele ihlasla muvaffakiyet azdır, bak: 3651.p.
Kur’an bütün insanlara hitab ettiğinden, ifadeleri böyle muhtelif vücuh ve mânaya şamildir. (Bak: 2110-2112. p.lar) “Duhan” hadislerde de geçer. Ezcümle; Buhari 65. kitab 44. bab; Müslim 2798 ve 2947. hadisleri ile İbn-i Mace 4041 ve 4055. hadisleri örnek verilebilir.