1466- İBRAHİM (A.S.) ابرهيم : Halilullah ve Halilürrahman da denir. Peygamberlerden İshak ve İsmail’in (A.S.) babasıdır. Yirmi sahifelik kitab kendisine nazil olmuştur. Süryanice konuşurdu. Peygamberimizin de (A.S.M.) ceddi idi. Urfa’da doğduğu da rivayet edilir. Zamanının kralı Nemrud tarafından ateşe atılmak istendi. Mu’cize olarak ateş onu yakmadı.
En şiddetli zamanda dahi Allah’tan başka kimsenin dostluğunu kabul etmediğinden, sadece ondan meded beklediğinden kendisine Halilullah denilmiştir. Sonra Mısır’a ve Kenan iline gitti. Oğlu İsmail (A.S.) ile birlikte Kâbe-i Muazzama’yı yeniden inşa ettiler.
İbrahim kelimesi, İbrancede baba anlamına gelen “eb” ve cumhur demek olan “reham” kelimelerinden meydana gelmiştir. ‘‘Ebu-l cumhur’’ ise; cumhurun babası demektir. Bu ismi meydana getiren kelimelerin ikisinin de hareke veya telaffuzlarını az bir değişiklik yapmakla yine bu manalar Arapçada vardır. Bu da İbranilerle Arapların yakınlıklarına delildir. İbrahim (A.S.)’ın irtihali hakkında Kamus-ul A’lam şu bilgiyi veriyor:
“Rivayete göre Hz.İbrahim 175 yaşında olduğu halde irtihal edip oğulları İsmail (A.S. ve İshak (A.S.) tarafından, elyevm Halilürrahman denilen حبرون Habrun şehr-i kadimi civarında defnolunmuştur.”
Diğer bir nakil de şöyle: “İbrahim Aleyhisselâm, rivayete nazaran Âdem Aleyhisselâm’ın yaradılışından üç bin üçyüz otuz yedi sene sonra Babil’de doğmuş ve yüzyetmişbeş veya ikiyüz sene yaşamıştır. Kudüs-i Şerif’e tabi “Halilürrahman” kasabasında bir mağara içinde refikası Sare ile beraber medfundur.” (B.İ.İ.480) (Bak: Halil-ür-Rahman, Hanif, Nemrud ve 2431. p.ta Millet-i İbrahim’e dair âyet notları.)
1467- “Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm’ın bir mu’cizesi hakkında olan قُلْنَا يَا نَارُ كُونِى بَرْدًا وَسَلاَمًا عَلَى اِبْرَاهِيمَ ( 21:69 ) âyetinde üç işaret-i latife var:
Birincisi: Ateş dahi, sair esbab-ı tabiiye gibi kendi keyfiyle, tabiatıyla, körü körüne hareket etmiyor. Belki emir tahtında bir vazife yapıyor ki, Hazret-i İbrahim’i (Aleyhisselâm) yakmadı ve ona yakma emrediliyor.
İkincisi: Ateşin bir derecesi var ki, bürudetiyle ihrak eder, yani ihrak gibi bir te’sir yapar. Cenab-ı Hak, سَلاَمًا1 lafziyle bürudete diyor ki: “Sen de hararet gibi bürudetinle ihrak etme.” Demek, o mertebedeki ateş, soğukluğuyla yandırır gibi te’sir gösteriyor. Hem ateştir, hem berddir. Evet hikmet-i tabiiyede nar-ı beyza halinde ateşin bir derecesi var ki; harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celbettiği için, şu tarz bürudetle, etrafındaki su gibi mayi şeyleri incimad ettirip, manen bürudetiyle ihrak eder. işte zemherir, bürudetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir. Öyle ise, ateşin bütün derecatına ve umum envaına cami olan Cehennem içinde, elbette “Zemherir”in bulunması zaruridir. (Bak: 507.p.sonu)
1468- Üçüncüsü: Cehennem ateşinin te’sirini men’edecek ve eman verecek iman gibi bir madde-i maneviye, İslâmiyet gibi bir zırh olduğu misillü; dünyevî ateşinin dahi te’sirini men’edecek bir madde-i maddiye vardır. Çünki Cenab-ı Hak, İsm-i Hakîm iktizasıyla; bu dünya dar-ül hikmet olmak hasebiyle, esbab perdesi altında icraat yapıyor. Öyle ise Hazret-i İbrahim’in cismi gibi, gömleğini de ateş yakmadı ve ateşe karşı mukavemet haletini vermiştir. İbrahim’i yakmadığı gibi gömleğini de yakmıyor. İşte bu işaretin remziyle manen şu âyet diyor ki: “Ey Millet-i İbrahim; İbrahimvari olunuz. Ta maddi ve manevi gömlekleriniz, en büyük düşmanınız olan ateşe hem burada, hem orada bir zırh olsun. Ruhunuza imanı giydirip, Cehennem ateşine karşı zırhınız olduğu gibi; Cenab-ı Hakk’ın zeminde sizin için sakladığı ve ihzar ettiği bazı maddeler var. Onlar sizi ateşin şerrinden muhafaza eder. Arayınız, çıkarınız, giyiniz.” İşte beşerin mühim terakkiyatından ve keşfiyatındandır ki, bir maddeyi bulmuş ateş yakmayacak ve ateşe dayanır bir gömlek giymiş. Şu âyet ise, ona mukabil bak ne ulvi, latif ve güzel ve ebede kadar yırtılmayacak “Hanifen Müslimen” tezgahında dokunacak bir hulleyi gösteriyor.” (S. 261-262)
1469- İbrahim (A.S.) hakkında Kur’andan birkaç not:
-İbrahim (A.S.)’ın Allah tarafından gelen kelimelerle imtihanı; imameti ve imametinin zürriyetine teşmili; bir emniyet ve ibadet mahalli olarak Ka’beyi inşa etmeleri ve Allah’a teslimiyeti gibi mümtaz hususiyetleri: (2:124 ilâ 140)
-İbrahim (A.S.) ile Nemrud arasında cereyan eden münazara: (2:258)
-İbrahim (A.S.)’ın Allah’ın “ihya” keyfiyetini anlamak istemesi: (2:260)
-İbrahim (A.S.) Yahudi ve Nasrani değil, hanifen müslimen bir muvahhid idi: (3:67)
-Mekke’de makam-ı İbrahim: (3:97)
-Âl-i İbrahim (A.S.): (4:54)
-İbrahim (A.S.) Halilullah’tır: (4: 125)
-İbrahim (A.S.(‘ın hakkı batıldan ayıran feraseti; melekût-u semavata ve kâinatın tefekkürüne müstenid marifetullahı ve yıldızlardan güneşe ve nihayet Hâlik-ı Kâinat’a istidlali ve halkı irşada başlaması: (6.74 ilâ 83)
-İbrahim (A.S.)’ın babasına tebliğ ve nasihatı: (19: 41 ilâ 50)
-İbrahim (A.S.)’ın babasına ve kavmine tebliğ ve nasihatı ve putları kırması, ateşe atılması ve nihayet Allah tarafından kurtarılıp ihsanlara nail kılınması: (21:51 ilâ 73) (26: 69 ilâ 83) (29: 24,25)
-İbrahim (A.S.)’ın (9:24) âyetinde bildirilen en sevilen şeylerden daha çok Allah’ı sevip ona teslim olduğunun nişanesi olarak Allah uğrunda feda olmağa razı olan çocuğunu kurban etmeye teşebbüsü ve bu çok çetin ve hikmetli imtihanı kazanması: (37: 99 ilâ 110) (Bak. 1736.p. sonu ve 1767.p.)
-İbrahim (A.S.)’ın babası için istiğfarı ve sonra istiğfarı terketmesi: (9:113, 114) (60.4)
Bir atıf notu:
-İbrahim’in (A.S.) ıstıfası, bak: 1443.p.