بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
BARLA LAHİKASI 124. SAYFANIN TAHŞİYESİ – Nur hizmetinde ihlâs ve tefani sırrının ehemmiyeti ve uhuvvetin incelikleri1
(Said Nursî'nin bir fıkrasıdır)
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık, sadık, çalışkan kardeşim, hizmet-i Kur'an'da arkadaşım Re'fet Bey!
Senin gördüğün vazife-i Kur'aniyenin hepsi mübarektir. Cenab-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütur vermesin, şevkinizi artırsın.
Senin vazifen yazıdan daha mühimdir. Yalnız, yazıyı terk etmeyiniz.
Uhuvvet2 için bir düsturu beyan edeceğim ki; o düsturu cidden nazara almalısınız. Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizackârane3 ittihad4 gittiği vakit, manevî hayat5 da gider. وَ لاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَ تَذْهَبَ رِيحُكُمْ işaret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatın tadı kaçar.6 Bilirsiniz ki; üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür. Tesanüd-ü adedî ile içtima etse, yüzonbir kıymetinde olduğu gibi.. sizin gibi üç-dört hâdim-i hak, ayrı ayrı ve taksim-ül a'mal olmamak cihetiyle hareket etse, kuvvetleri üç-dört adam kadardır. Eğer hakikî bir uhuvvetle, birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefani sırrıyla hareket etseler; o dört adam, dörtyüz adam kuvvetinin kıymetindedirler.7
Sizler koca Isparta'yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz.8 Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur. Hem birbirini kıskanmak değil, belki bilakis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farzettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur. Çünki vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatın, Kur'an ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zâtlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnetdar olur, şükreder.9 Sakın birbirinize tenkid10 kapısını açmayınız. Tenkid edilecek şeyler, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta her biriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz. Kardeşlerimizden İslâmköy'lü Hâfız Ali Efendi, kendine rakib olacak diğer bir kardeşimiz hakkında gösterdiği hiss-i uhuvveti çok kıymetdar gördüğüm için size beyan ediyorum:
O zât yanıma geldi; ötekinin hattı, kendisinin hattından iyi olduğunu söyledim. O daha çok hizmet eder, dedim. Baktım ki; Hâfız Ali kemal-i samimiyet ve ihlas ile, onun tefevvuku ile iftihar etti, telezzüz eyledi. Hem üstadının nazar-ı muhabbetini celbettiği için memnun oldu. Onun kalbine dikkat ettim; gösteriş değil, samimî olduğunu hissettim. Cenab-ı Allah'a şükrettim ki, kardeşlerim içinde bu âlî hissi taşıyanlar var. İnşâallah bu his büyük hizmet görecek. Elhamdülillah yavaş yavaş o his bu civarımızdaki kardeşlere sirayet ediyor.
1 (Farklı derslerde okunmuş farklı derlemelerin birleştirilmesiyle hazırlanmıştır.)
2 Uhuvvet: Kardeşlik, yani mü’minler arasında sıla-i rahim, îsar hasleti, tefani sırrı ve keder ve sürurda müştereklikdir.
(Bakınız: Uhuvvet, Samimi Uhuvvet Düsturları ve Uhuvvet ve Tesanüd Derlemeleri)
3 Bu imtizackârane ittihadın esası hissîdir. Yani cemaatin ferdleri arasında hürmet, merhamet ve muhabbet gibi hislerle manevi irtibat ve bağlılık sağlanır. Eğer cemaat arasında bu kuvvetli bağ yoksa veya menfaat gibi sebeblere istinad ediyorsa, o cemaatin durumu imtizac değil ihtilattır.
“Yazık!. Eyvahlar olsun! Bizdeki unsurlar, ırklar, hava gibi muhtelittir. Su gibi memzuç olmamışlar. İnşâallah elektrik-i hakaik-i İslâmiyetle imtizaç ederek, ziya-yı maarif-i İslâmiye hararetiyle kuvvet tevlid ederek, bir mizac-ı mutedile-i adalet vücuda gelecektir.” Divan-ı Harb-i Örfi (49)
4 “Lâkin ittihad, cehl ile olmaz. İttihad, imtizac-ı efkârdır. İmtizac-ı efkâr, marifetin şua'-ı elektrikiyle olur.” Münazarat (73)
“Ey ehl-i İslâm! İşte küre-i zemin gibi ağır ve âlem-i İslâmiyet'e çökmüş olan mesaib ve devahîye karşı nokta-i istinadımız: Muhabbet ile ittihadı, marifet ile imtizac-ı efkârı, uhuvvet ile teavünü emreden nokta-i İslâmiyettir.” Sünuhat-Tuluat-İşarat (67)
5 وَلاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ ayetinin işaret ettiği dini kardeşlik ve imtizac hakikatından doğan şevkli bir hissiyatla kaynaşmış olmak hali.
6 Bu ayetin irşad ve ikazından anlaşılıyor ki: Ben önde bulunacağım ve bilineceğim gibi riyakarlık hisleri ve maddi varlıklar ve mallar benim elimde olmalı gibi nefsani arzular enaniyetten çıkar, ihlası ve hizmetin makbuliyetini darbeler ve cemaati de parçalar.
(Bakınız: Enaniyeti Terk Esası, Hubb-u Cahı Terk Etmek Esası, İhlas Düsturu ve Esası ve Riya, Şöhret ve Teveccüh-ü Nası Terk Etmek Esası Derlemeleri)
7 İşte, imtizac bu sırdır ve ayet bu hakikate dikkat çekiyor.
8 Yani, Nurculuk cereyanının merkezinde bulunuyorsunuz. Sizdeki anlaşmazlıklar cemaata akseder; cereyanlar da bu ihtilafı tahrik edip, boğuşturur, parçalar.
9 Eğer kişi veya cemaat hukuk-u umumiyeyi, zaruriyat ve esasatı çiğniyorsa bu anlatılan ittifak muamelesine dahil olamaz.
“Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şart ile umumunu tebrik ve onlarla ittihad ederiz.
Birinci şart: Hürriyet-i şer'iyeyi ve asayişi muhafaza etmektir.
İkinci şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka cem'iyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeğe çalışmamak. Birinde hata bulunsa, müfti-i ümmet cem'iyet-i ülemaya havale etmektir.” Hutbe-i Şamiye (98)
İttifak şartları için (Bakınız: Esasat-ı Nuriye Mukaddemesi, Esasat-ı Şeriatı Esas Tutmak, İttifak İçin Hürriyet-i Şer’iyeye Riayet Şartı, İhtilaf Etmemek - İttifak Etmek, İhtilaf Çıkarmamak, Tesanüd ve İttifak Etmek Esası ve Hukuk-u umumiye ve şahsiye arasındaki farklar Derlemeleri)
Bu dersi indirmek için tıklayınız.